Kripto piyasası, 2025’in son çeyreğinde yeniden hareketlendi — ama bu kez liderliği yatırımcılar değil, kurumsal hazine yönetim şirketleri alıyor.
Reuters’ın yayımladığı yeni analiz, büyük “crypto treasury” şirketlerinin son haftalarda portföylerinin önemli bir kısmını yüksek riskli altcoin’lere ve niş projelere kaydırdığını gösteriyor.
“Stabil getiriler” sıkmaya başladı
Uzun süre boyunca güvenli liman olarak görülen stablecoin’ler (USDC, USDT, DAI gibi) son aylarda neredeyse risksiz yatırım aracına dönüşmüş, yıllık getiriler %5’in altına inmişti. Bu durum, özellikle 1 milyar doların üzerinde varlık yöneten hazine fonlarını “yeni getiri arayışına” itti.
Singapur merkezli Arcana Capital’in kurucu ortağı James Hurst, durumu şöyle özetliyor:
“Getiri oranları düşerken yatırımcılar hâlâ volatiliteye karşı prim ödüyor.
Bu yüzden fonlar yeniden risk almayı tercih ediyor; ironik biçimde, istikrar arayışı onları dengesiz varlıklara yöneltiyor.”
Hurst’ün fonu, kasım başında stablecoin pozisyonlarının %15’ini Arbitrum, Fetch.ai ve Celestia gibi daha spekülatif token’lara çevirdi.
“DeFi 2.0” mı geliyor?
Benzer hareketler Londra merkezli Copper.co ve ABD’li Anchorage Digital gibi kurumsal saklama şirketlerinde de görülüyor.
Bazı fonlar, yapay zekâ ile blokzincir projelerini birleştiren yeni nesil coin’leri — örneğin SingularityNET (AGIX) veya Bittensor (TAO) — portföylerine ekledi.
Kaiko verilerine göre, sadece son 10 günde kurumsal cüzdanlardan çıkan stablecoin miktarı 300 milyon $’ı aştı.
Kripto piyasası analisti Melinda Roche ise uyarıyor:
“Bu bir ralli başlangıcı değil, aksine
2021 çöküşünden sonra ilk defa sistemik riskin yeniden fiyatlandığını görüyoruz.”
Regülasyon ve “gölge riskler”
SEC ve Avrupa Menkul Kıymetler Otoritesi (ESMA), kurumsal fonların altcoin teminatlarını yeniden incelemeye aldı.
Brüksel’deki finans otoriteleri, “riskli token’ların teminat gösterilmesi”ni sistemik istikrar açısından kırmızı bayrak olarak değerlendiriyor.
Buna rağmen, ABD’nin son dönemde çıkardığı “Crypto Treasury Reporting Act” taslağı bu davranışı dolaylı biçimde meşrulaştırıyor; yani düzenleyiciler ile piyasa aynı dili konuşmuyor.
“Kumar mı, strateji mi?”
Uzmanlara göre, yaşananlar sadece finansal bir manevra değil — aynı zamanda kripto ekonomisinin kendi varlık tanımını yeniden test etmesi.
Bitcoin artık makro varlık sınıfı haline gelirken, “riskli token” segmenti fon yöneticilerinin deneme alanı oldu.
Yani herkes bir nevi laboratuvar kurdu: küçük miktarlarla yüksek volatiliteye yatırım yaparak, yapay zekâ destekli ticaret modellerini test ediyor.
“Bu hareketin psikolojisi,
2019’da ICO furyasının yeniden doğması gibi ama daha zeki yatırımcılarla,”
diyor Roche.
Sonuçta, kripto piyasasında “stabil” kelimesi yeniden tartışmalı hale geldi.
2025 sonuna girerken, riskin tanımı değişiyor — artık volatilite korkulan değil, hesaplanabilir bir araç olarak görülüyor.
