Telegram’ın kurucusu Pavel Durov, hafta sonu yaptığı paylaşımda Fransız istihbaratının, Moldova’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde bazı Telegram kanallarını kapatması için kendisine aracılar yoluyla baskı yaptığını öne sürdü. Durov, bu talebin Fransa’da kendisi hakkında yürüyen soruşturma nedeniyle bulunduğu yargısal denetim döneminde geldiğini ve “yargı süreçlerine nüfuz” vaadiyle iletildiğini iddia etti. Fransız makamları iddiaları reddederken, olay ifade özgürlüğü–seçim güvenliği–platform sorumluluğu ekseninde yeni bir kriz başlığına dönüştü.
Reuters’ın haberine göre Durov, Moldova dosyasına ek olarak benzer baskıların Romanya bağlamında da yaşandığını öne sürüyor. Fransız Dışişleri, bu tür iddiaların “Durov’un tekrar eden söyleminin bir parçası” olduğunu belirterek teyit etmedi. Durov’un Paris’teki hukuki konumu, 2024’te başlayan ve Telegram’ın suç örgütleri tarafından kötüye kullanımı iddialarını da içeren kapsamlı bir soruşturmayla ilişkilendiriliyor; kurucu, suçlamaları reddediyor ve her 14 günde bir Fransa’ya dönüş zorunluluğuyla yargısal gözetim altında bulunuyor.
Durov, platform politikasını hatırlatarak “kanunları ve platform kurallarını açıkça ihlal eden” içerik ve kanalların düzenli olarak kaldırıldığını; ancak siyasi görüş nedeniyle “uyumlu ama istenmeyen” kanallara yönelik genel sansür taleplerini kabul etmediklerini vurguladı. Bu çerçevede, seçim dönemlerinde en yoğunlaşan taleplerin, bot ağları, kişisel verilerin ifşası (doxing) ve şiddet çağrısı içeriklerinde geldiği; Telegram’ın bunları hukuka ve kurallara göre işleme aldığını ifade etti. (Durov, X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, listede açık ihlal gördükleri bazı kanalları zaten kaldırdıklarını not düştü.)
Krizin zamanlaması kritik: Moldova’da seçim takvimi yaklaştıkça dezenformasyon ve yabancı etki gündemi sertleşiyor. Fransa ile Telegram arasındaki gerilim ise Paris’in platform düzenleme yaklaşımı ve Durov’un “devlet baskısı”vurgusuyla siyasi bir sarkaç gibi gidip geliyor. Avrupa’da yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası (DSA), büyük platformların risk değerlendirmesi, içerik şikâyeti iş akışları ve şeffaflık raporları konusunda zaten sert yükümlülükler getirirken; ulusal makamların “acil risk” gerekçesiyle operatörlere hızlı bildirim ve kaldırma talep etme kanalları da mevcut. Bu zemin, Durov’un son iddialarını AB düzeyindeki düzenleyici çerçeveyle de doğrudan kesiştiriyor.
Öte yandan “Telegram kapatılacak mı?” sorusu gündeme taşınsa da, Reuters’ın izlenimine göre acil bir yasak yerine tarafların iddiaları medya üzerinden tartıştığı bir dönemden geçiliyor. Bir yanda seçim güvenliği ve yabancı müdahalekaygıları, diğer yanda platformların siyasi içerik üzerindeki takdiri ve kurucu figürlerin hukukî baskı algısı… Bu tartışma, Avrupa’da platform yönetişiminin nereye evrileceğini göstermesi açısından da yakından izlenecek.